Antalya Altın Portakal Film Festivali’nin yeni belediye yönetimi ve yeni festival yönetimiyle yapmaya çalıştığı yeni başlangıç, farklı mail gruplarında başlayıp, SİYAD’ın deklerasyonuyla kamusal alana düşen bir tartışma başlattı. Tartışmanın genel kapsamı sansür olmakla birlikte, 2014’de yaşanan “sansür krizi”ni de yeniden gündeme getirmiş oldu. Kriz sonunda bütün yarışmacı filmler, yarışmadan çekilmiş, ancak festivalin boykot edilip edilmemesi konusunda sinema sektörü içinde iki görüş hakim olmuştu. O tarihte yarışmacı filmlerden biri olan Küçük Kara Balıklar’ın yönetmenleri olarak biz de iki ayrı basın açıklaması yayınlamış; ekip olarak kendi tavrımızı toplu bildiriler dışında ifade etmeyi gerekli görmüştük. “Yeni tartışma” vesilesiyle hafıza tazelemek için her iki basın açıklamamızı burada yayınlayacağım. Eğer zaman bulabilirsem, tartışmanın geneline ilişkin bir yeni yazıyı da kaleme alacağım. (A.H.Ü)

_________________________________________________________________________

8. Ekim 2014

Altın Portakal Film Festivali’nde Ulusal Belgesel Yarışmasının iptalinin ardından bir açıklama da Küçük Kara Balıklar ekibinden geldi.

Avni Tolunay (AP), Selahattin Tonguç (CHP), Şerafettin Mıhçıkan (Asker), Mehmet Kenan Aktekin (Polis), Yener Ulusoy (ANAP), Hasan Subaşı (DYP), Bekir Kumrul (CHP), Menderes Türel (AKP), Mustafa Akaydın (CHP), Menderes Türel (AKP).
Yukarıdaki, 51 yıl önce kurulan Antalya Altın Porkatal Film Festivali’nen yönetiminde bulunmuş başkanlar ve partilerin listesi.
51 yıl boyunca bu festivalin gerçekleşmesinin sebebi olan yüzlerce filmin ve yaratıcılarının listesi ise bu açıklamaya sığmaz.
Altın Portakal 51 yıldır film sektörünün üretimi sayesinde varoldu.
Filmlerimiz de Antalya halkı ve festivalin sunduğu iletişim imkanları nedeniyle Türkiye toplumuyla buluşmasında önemli kazanımlar elde etti. Yüzlerce genç sinemacı bu festivaller sayesinde, başka bir imkan bulamayacak filmlerini sektöre ve topluma tanıttı.

Bu durumda festivalin sahipleri, hancıları kim olur?
Filmleri sayesinde festivalleri mümkün kılan film sektörü ile, bu festivalin maddi koşullarını yaratan Antalya ve benzeri illerin yurttaşları.
Bunun dışındaki herkes, belediye başkanları, festival yöneticileri, vekildir ve geçicidir.
Ancak, bütün belediye festivallerinin genetiğinde tartışılmaz bir bozukluk söz konusudur.
Çünkü festivalin yönetiminde il halkının çoğunluğu adına yetki alanlar; festivale iki parametre ile yaklaşır. Siyaset ve Sanat…
Ve ne yazık ki bütün belediye yöneticileri için tarihen festivalin birinci parametresi sanat değil, siyaset olur. Kendisi sanatı öne almaya kalksa bile, ait olduğu yapı, mahalle buna izin vermez.

Bu, zaten genetik olarak potansiyel bir sansür zeminidir.
Bu yıl yaşadığımızın yanında cennetlik kalacağı neler yaşandı son otuz yıl içinde. Biz, meslekten sinemacılar da her zaman sanatın ilkeleri ve önceliği konusunda hem festivali hem mücadele ve müzakere çizgimizi koruduk. Bundan da hiç bir zaman zararlı çıkmadık.
Son süreçte de Reyan Tuvi’nin filmi yarışma seçkisi dışında bırakıldığında, kimimiz sansür, kimimiz otosansür, kimimiz basiretsizlik desek de yaptığımız mücadele “Yönetmenin kabul edeceği haliyle filminin yarışmalı bölüme kabul edilmesi” ni hedefledi. Ve hedefe ulaşıldı !
Bir meslektaşımıza ve filmine hangi terimlerle olursa olsun dokundurtmama konusunda da sektörel olarak ne kadar güçlü bir reflekse sahip olduğumuzu dost düşman gördü.
Gelinen son noktada Festival Yönetiminin “özür” açıklamasını tatminkar bulmayanlar olarak iki tavır tartışıldı.
Ağırlıkla belgeselciler içinden bir kesim, festivali boykot etmeyi önerdi ve bu doğrultuda karar alıp açıkladı. Uzun metraj yarışmacıları, belgeselcilerin içinde bizim de bulunduğumuz bir kısmı ve kısa metraj yarışmacıları, “festival bizimdir, alanımızı terketmeyiz” tavrını seçti.
Biz KKB yönetmenleri olarak, Reyan’a verdiğimiz destek sözü gereği yarışmadan çekildik. Ancak, bu noktadan sonra festivali boykotu anlamlı bulmuyoruz. 
Başından beri yarışmadan çok daha fazla önemsediğimiz, festivalin sunduğu kamusal iletişim ve gösterim haklarımızı kullanmayı doğru buluyoruz. Bu doğal hak hala yarışmadan çekilen bütün meslektaşlar için geçerlidir bizce… Ve Reyan ve diğer bütün arkadaşların da fesitvale gelip, yarışma dışı filmlerini topluma takdim etmesinde hiç bir yanlışlık görmüyoruz.
Buna ek olarak, tartışmaların suya yazılmaması için, Antalya’da “festivaller ve sanat özgürlüğü” başlığı altında Sayın Türel’in de katılacağı, sektörel bir toplantı zemini hazırlamasını talep ediyoruz.
Bu toplantıda bir sonuç metniyle sansür, siyaset ve sanat ilişkilerini konuşup; tarihe kalacak ortak bir sonuç metni yazabilir; Festival Sektör ilişkileri için “sözleşme yenileyebiliriz”.

A. Haluk Ünal, Serpil Güler, Ezel Akay, Cem Terbiyeli, Önder İnce